Anayasa Mahkemesi’nin “Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edilmediği” Yönündeki Bireysel Başvuru Kararlarının, Arama Tanıklarındaki Eksiklik Bağlamında Genel Bir Değerlendirmesi
Öz: Anayasa Mahkemesi’nin hakkın ihlal edilmediği yönündeki kararı, hak ihlali oluşturduğu iddia olunan işlemin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz.
Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kararları yargı mercileri için de bağlayıcı olup, bu kararların sübjektif etkisi yanında, her ne kadar bu konuda görüş birliği mevcut değilse de, objektif etki ve bağlayıcılığı da bulunmaktadır.
Evvelce de Anayasa’da dayanakları bulunan ancak Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu ile birlikte “ceza yargılamasının anayasallaşması/Anayasa’ya uygun yorum mecburiyeti”nin yaygınlaşması bizce de ideale yaklaşma olarak görülmekte ise de Anayasa Mahkemesinin görev ve yetki alanı, kararlarının niteliği ve etki alanı ile bireysel başvuru yolunun olağan ve olağanüstü kanun yollarıyla olan farklılıklarının henüz doğru anlaşılıp uygulanamadığını değerlendirmekteyiz.
Anayasa temel hak ve özgürlükler bakımından asgari güvence sağlamakta olup kanun koyucu bunun üzerinde/ötesinde bir güvence sağlama imkanına sahiptir. Yasamanın genelliği ilkesi gereğince kanun koyucu Anayasa’ya aykırı olmamak koşuluyla dilediği kanuni düzenlemeyi yapabilir. (Birçok karar arasında bkz. AYM, E.2008/31, K.2011/94, 9/6/2011) Dolayısıyla bireysel başvuru sonrası uygulamada bazı örnekleri görüldüğü üzere Anayasa’nın temel hak ve özgürlükler kapsamında öngördüğü asgari güvenceleri yorumlayan Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararları dikkate alınarak kanunun sağladığı daha ileri güvencelerin kişilere sağlanmaması Anayasa’nın asgari güvence sağlaması ve yasamanın genelliği ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.
Dahası Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrasında hâkimlerin sadece “Anayasa’ya” değil onunla birlikte “kanuna ve hukuka” uygun olarak karar verecekleri hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla sadece Anayasa’nın asgari güvencelerini dikkate alan, bu suretle sadece Anayasa’ya uygun olarak hüküm veren, kanundaki daha ileri güvenceleri dikkate almayan hâkim Anayasa’nın 138. maddesine aykırı hareket etmiş olur. Bu da Anayasa’ya uygun değil aykırı yorum yapılması, diğer bir ifadeyle hukukun anayasallaşması değil Anayasa dışına çıkması sonucunu doğurur. Nitekim Anayasa’nın yorumu ve işin mahiyetinin gerektirdiği bu durum bazı uluslararası sözleşmelerde açıkça yasaklanmıştır. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ”Tanınmış insan haklarının korunması” başlıklı 53. maddesinde Sözleşme hükümlerinin taraf devletlerin kanunlarıyla tanınan haklara sınırlama getirecek veya onlara aykırı olacak şekilde yorumlanamayacağı ifade edilmiştir.
CMK’da arama tanıkları bulundurulması zorunluluğu getirilerek adil yargılanma hakkı bakımından AİHS ve Anayasa’daki asgari güvenceden daha ileri seviyede bir koruma sağlanmıştır. AYM’nin bu asgari güvencenin ihlal edilmediği yönündeki kararı, kanunun da ihlal edilmediği ve aramanın kanuna ve dolayısıyla kanuna aykırı olduğu anlamına gelmeyecektir.
Anayasa Mahkemesi de pek çok kararında belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisinin kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye ait olduğunu, bu konuda değerlendirme yapmanın Anayasa Mahkemesinin görevi olmadığını ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte yargılamada adil yargılanma hakkı kapsamındaki yargılama ilkelerine gerektiği ölçüde riayet edilip edilmediği Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır.
Anayasa Mahkemesi arama tanıklarındaki eksiklik sebebiyle ele geçen delilin hukuka aykırı yöntemle ele geçirilip geçirilmediği konusunda değil, aramanın temel hak ve hürriyetleri ihlal edip etmediği konusunda bir karar verir. Somut olaydaki aramanın icrasının kanuna uygun olup olmadığı sorunu ile bu aramanın temel hak ve hürriyetleri ihlal edip etmediği birbirinden farklı sorunlardır.
Yine mevzuat, uygulama ve doktrine göre de Anayasa Mahkemesi bir istinaf/temyiz mercii değildir. Anayasa’nın 148. maddesinde açıkça “Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi aramanın ve delillerin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle elbette bir mahkeme kararı hakkında bozma kararı veremez. Anayasa Mahkemesi yargılamadaki her bir delilin hukuka uygun yöntemlerle elde edilip edilmediğini denetlemesi için kurulmuş bir merci değildir. Eğer Anayasa Mahkemesi ihlal kararı verirse bu bir yargılamanın yenilenmesi sebebidir ancak ihlal bulunmadığı yönündeki kararı olayda kanuna aykırılık bulunmadığı anlamına da gelmez.
Nitekim Anayasa Mahkemesi kanuna uygun bir işlemin de kanuna aykırı bir işlemin de hak ihlali oluşturduğuna karar verebileceği gibi, kanuna aykırı bir işlemin hak ihlali oluşturmadığına da karar verebilecektir.
Her ne kadar arama tanıklarındaki eksikliğin aramayı hukuka aykırı kılmayacağını belirten yargı kararlarında gerekçe olarak Anayasa Mahkemesi’nin bazı bireysel başvuru kararlarında söz konusu eksikliğin adil yargılanma hakkını ihlal etmediğini belirttiği gösterilmekte ise de Anayasa Mahkemesi’nin bu kararları aramanın kanuna aykırı icra edildiği gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.
Nitekim bu gerçek Anayasa Mahkemesi’nin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesinin 2022/839 E. 2022/963 K. sayılı ilamı ile 2022/839 E. 2022/963 K. sayılı ilamında gerekçe olarak gösterilen 19/11/2014 tarih, 2013/6183 nolu bireysel başvuru kararında ve 15/04/2015 tarih, 2013/2392 nolu bireysel başvuru kararında “her ne kadar ihtiyar heyeti azalarından veya komşulardan bir kişinin eksik bulundurulmuş olması kanuna aykırılık teşkil etmekte ise de… bu deliller esas alınarak mahkûmiyetle sonuçlanan yargılamanın adilliğini zedelemediğinin kabulü gerektiği” şeklinde ifade edilmiştir.
Ceza muhakemesinin anayasallaşmasının ve Anayasa mahkemesi kararlarının doğru anlaşılıp uygulanmasının, bireysel başvuruda hak ihlali kararının sübjektif ve objektif etki doğuracağının ancak hak ihlali bulunmadığı yönündeki kararının sadece sübjektif etki doğuracağının, kanuna uyulmamasının hak ihlali oluşturmadığı şeklindeki kararlarının kanuna uymamaya devam olunabileceği/hak ihlali oluşmuyorsa kanunların her türlü hükümlerine aykırı davranılabileceği sonucunun çıkarılamayacağının, hukukun en temel ilkelerinin önemsiz ve anlamsız hale gelmemesi ve bireylerin hukuki güvenliğinin sağlanabilmesi açısından önem arz ettiğini ifade etmemiz gerekmektedir.
İbrahim KAZAK
Uşak 3. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkim